Parlayan Güneş, Esen Rüzgâr ve Yeni Kitaplar

 

Yazın Kitap Okumak

Bu yıl korona virüsünden dolayı yaklaşık dört ay boyunca evden çıkamadık. Herkes için zor olan bir süreçte kimileri kendie zaman ayırırken kimileri de uzun süredir oku(ya)madığı kitapları eline aldı kimileri de uzun süredir planladığı ama izleyemediği filmleri izledi. Ancak bu sıkıntılı zamanlarda en çok kitaplar bizi korudu, kolladı. Kitapların, bize farklı pencereler açarak yaşadığımız sıkıntıları unutturabilme özelliği en çok bu pandemi zamanında kendini gösterdi. Kâh bir maceranın içinde bulduk kendimizi kâh bir kahramanın acısıyla hemhal olduk. Günün sonunda en yakın dostlarımızın kitaplar olduğunu tekrar görmüş olduk. Günler, haftalar, aylar geçip de evlerimizdeki karantina hayatının nispeten bitmesinden sonra bu büyülü ve tutkulu alışkanlığımızı evlerimizden çıkarıp güneşin parıl parladığı, rüzgârın püfür püfür estiği parklara attık kendimizi. Her ne kadar kitap okuma oranlarının yazın düştüğü söylense de bu çok da gerçeği yansıtmıyor. Esasında bu söylentilerin, kışın yapacak bir şey bulamadıkları için kitap okuyarak zaman geçirenlerden çıktığını söyleyebiliriz. Kimilerine göre kışın kitap okumak güzeldir ve bu çok normaldir. Karın nazlı nazlı yağdığını izlediğiniz pencerenin önünde elinizde kahvenizle kitap okumanın enfes bir haz verdiği bilinen bir gerçek. Ancak her mevsimde kitap okumanın zevki bir başka. Bu yazımızda diğer mevsimlerde kitap okumanın keyfinden bahsetmeyeceğim, o da başka bir yazının konusu olsun. Bu yazıda biraz yaz aylarında kitap okumaktan ve kitap okuma oranlarından bahsetmek istiyoruz.

Sizin de bildiğiniz gibi yazın kendimizi dışarlara atar, doğayla bütünleşmeye adarız. Böyle zamanda ise yapılacak en güzel aktivitelerden biri sevdiğimiz bir yazarın merakla beklediğimiz kitabını okumak ve onun bize hangi dünyaların kapılarını açtığını görmek isteriz. Söz konusu bu dünyaların içine kendimizi bırakırken yazın sakinliği ve suskunluğu da bize eşlik ederek okuma deneyiminin farklı kapıları ardına kadar açılır. Hatta birçok insan kitap okumaya yazın daha çok zaman ayırır. Çünkü bu sakinliğe en çok yakışanın kitap okumak olduğunu bildiklerinden; ister evlerinin balkonunda püfür püfür esen rüzgârla, isterse havuz başında, isterlerse de bir parkın çimlerine uzanıp saatlerce kitap okular. Bu sebeple yazın okuma oranlarının ciddi anlamda değişkenlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Çünkü yazın yapılacak en iyi aktivitelerden biri olduğu kadar yapılan başka aktivitelere de çok iyi eşlik edecek yegâne arkadaş, kitaplardır. Bunu ‘kitaplar’ olarak genel bir başlık altında toplasak da kendi içinde farklı türlere ayrıldığını görürüz. Nitekim okullar tatil olduğu için çocuk kitapları da yazın oldukça revaçta olabiliyor. Çocukların sınırsız hayal güçlerini ve duygu dimağını besleyen kitaplar da oldukça okunuyor. Ancak genel anlamda öykü, roman ve şiir kitaplarının daha çok okunduğunu söyleyebiliriz. Burada mevsimle paralel türlerin de okunduğunu görebiliyoruz. Söz gelimi; kışın bilimkurgu, fantastik kitapları çok okunurken, yazın daha çok kurgu ve duygusal dimağımızı besleyen kitapların daha çok tercih edildiğini gözlemliyoruz.

Sonuç olarak; yaz aylarında kitap okumak, mevsimin verdiği rahatlıkla insanların daha fazla okuma ihtiyacının doğduğu en önemli zamanların başında geliyor. Zaten, yukarıda da sıraladığımız gibi parlayan güneş, esen rüzgâr ve doğanın tül gibi sessizliği içinde yapılacak daha iyi bir aktivite var mı?

Benzer gönderiler

Bir yorum bırak